Fatih’teki Yağcı Han’da gümüş işlemeciliği üzerine iş yeri bulunan iki kardeş, 13 Mayıs 2022’de, işlettiği ocaktan çay içmedikleri gerekçesiyle hanın çaycısı E.R’nin maket bıçaklı saldırısına uğradı.
Gümüşçü kardeşler, atakta yüz, boyun, omuz ve ellerinden derin kesiklerle yaralanırken, savcılık olayla ilgili soruşturma başlattı.
Dava belgesine giren imgelerde, handaki bir iş yerinden bağırış sesleri yükseldiği, sanığın babası olduğu belirlenen siyah gömlekli kişinin koşarak iş yerine yanlışsız gittiği görüldü.
Babanın, imgelerde sanık olduğu belirlenen çizgili tişörtlü E.R’yi beraberinde bir şahısla iş yerinden çekiştirerek dışarı çıkardığı görülürken, kanayan elini tutan bir kişinin ise dışarı çıkıp etraftakilerden “havlu getirin” ve “ambulans çağırın” diye bağırdığı duyuldu.
Görüntünün sonlarında ise üzeri çıplak ve kanaması olduğu belirlenen bir kişinin kadraja girdiği görüldü.
Olayın akabinde tutuklanan E.R. hakkında, iki bireye karşı “kasten öldürmeye teşebbüs” kabahatinden 18 yıldan 30 yıla kadar mahpus istemiyle dava açıldı.
“KONUŞMAK İÇİN YANLARINA GİTTİM”
İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkan sanık E.R, olay günü müştekilerin yanına öldürmek için değil konuşmak için gittiğini savundu.
Hanın girişindeki çay ocağını işlettiğini belirten E.R, müştekilerin de bu handa esnaf olduklarını tabir etti.
Sanık E.R, olaydan 6-7 ay öncesine kadar kendisinden çay içen iki kardeşin, daha sonra servisle ilgili şikayetleri olduğunu söyleyerek çay içmeyi bıraktıklarını anlattı.
Mağdurların çay ocağının önünden her geçtiklerinde kendisine küfür ettiklerini öne süren E.R, “Olay günü çay servisi yaparken müştekilerden S.A’yı tek başına otururken gördüm. Konuşmak için yanına gitmeye karar verdim. Dükkana girdiğimde bana küfür etti. Kaldırmak için yakasından tuttum. O sırada kardeşi ve yanındaki bir kişi geriden beni tuttu. Darbe aldım. Falçatayı nereden buldum bilmiyorum. Üstümde de olabilir, masadan da almış olabilirim. O kadar yaralama yaptığımı zannetmiyorum. Nasıl oldu anlamıyorum.” tabirlerini kullandı.
Olay sırasında başına darbe aldığı için olay anını tam olarak hatırlamadığını söyleyen E.R, duruşma salonunda izletilen olayla ilgili imgelerdeki kişinin kendisi olmadığını sav etti.
Sanık E.R, şizofreni hastası olduğunu belirterek buna ait raporunun bulunduğunu öne sürdü.
GÜMÜŞÇÜ KARDEŞLER OLAY ANINI ANLATTI
Müşteki S.A. da sözünde, handa kardeşiyle gümüş işi yaptıklarını, sanığın çay ocağından hiçbir vakit çay içmediklerini belirterek, iş yerlerinde hem çay hem de kahve makineleri olduğunu anlattı.
Sanığa küfür etmediklerini söz eden S.A, “Olay günü müşterime mal teslimatı için hazırlanıyordum. Müşterim ve kardeşim yanımdaydı. Sanığın kapıdan koşarak girdiğini gördüm. Son anda elindeki falçatayı fark ettim. Ortamızda bir adım kalmıştı. Müşterinin üzerinden bana gerçek uçup falçatayı salladı. Elini tutmaya çalıştım, eli kaydı, hızıma vurdu. Asıl gayesi boynuma atmaktı. Yüzüme isabet etti. Kan fışkırdı, her yer kan oldu.” diye konuştu.
Sanığın birkaç falçata darbesine daha maruz kaldığını ve kan kaybından güçsüzleştiğini anlatan S.A, “Beni ‘öldü’ diye bıraktı herhalde. Sonra kardeşime saldırarak ona öldürücü darbeler vurdu. Küfür edip bizi öldüreceğini söyledi. İki ay çalışamadım. Yüzümde, boynumda hayatım boyunca çıkmayacak kalıcı bir iz oluştu. Hızımda hissizlik var.” dedi.
Diğer müşteki S.A da sanığın palavra beyanda bulunduğunu lisana getirerek, “Sanık ağabeyime yaptığı her şeyden sonra direkt bana saldırmaya başladı. Boynumdan yaralandım, hayati risk geçirdiğim raporlarda yazıyor. Sol elimin bir parmağı çalışmıyor. Çenemde ve boynumda falçata darbelerinden kalıcı iz oluştu. Şikayetçiyim.” biçiminde konuştu.
ADLİ TIP KURUMUNDAN “CEZAİ EHLİYETİ TAM” RAPORU
Yargılama sırasında akıl sıhhatinin yerinde olup olmadığının belirlenmesi için İsimli Tıp Kurumuna sevk edilen sanığın, “kasten öldürmeye teşebbüs” cürmüne karşı cezai ehliyetinin tam olduğu tespit edildi.
Tanıkların dinlenilmesi, raporların aldırılması ve kanıt değerlendirmelerinin akabinde mahkeme heyeti davayı karara bağlayarak gerekçeli kararını açıkladı.
“SANIĞIN KASTI YARALAMAK DEĞİL ÖLDÜRMEK”
Sanığın hiçbir şey söylemeksizin direkt saldırdığı müştekilere öldürmeye elverişli bıçakla vurduğunu belirten mahkeme heyeti, bıçaklı darbe sayısı ve müştekilerin yaralandıkları bölgelere işaret etti.
Yüzlerindeki yaraların sabit iz getirecek kadar derin olan müştekilerin olay anında kendilerini geriye atarak vefattan kurtulduklarına kanaat getiren mahkeme, sanığın kastının yaralamak değil öldürmek olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Heyet, sanığın akıl hastası olduğu iddiasının Adli Tıp Kurumu raporuyla çürütüldüğünden bu iddiayı hatadan kurtulmaya yönelik olarak kıymetlendirdi.
Mahkeme heyeti, tutuklu sanığın, iki kardeşe karşı “kasten öldürmeye teşebbüs” hatasından toplam 22 yıl mahpusa çarptırılmasına hükmetti.